Balkona çıktığım bazı zamanlarda karşımızdaki devasa binanın katlarına bakıp, insanlara hava boşluğundaki arsaları –sanki kendilerininmiş gibi- nasıl da sattıklarını düşünürdüm. Birkaç odayı mülk edinebilmek için ise yıllarca çalışıp biriktirdiğim parayı, çoğu mimari sanatından uzak bu beton yığınlarından birine vermek hiçbir zaman çekici gelmedi bana. Sizce de kendimize lüks hapishaneler satın alıyor sonra da adına ev demiyor muyduk?
Sahi “ev” ne demekti?
Okuduğum şehirden ailemin yanına giderken de, dönerken de ev’e gittiğimi hissediyordum. Bir çelişki yoktu esasen. Çünkü, ev sana huzur veren her yerdi. Ev, güvendiğin insanların yanındayken üzerinde oturduğun tabureydi; kalbini açıp sohbet ettiğin o banktı ev. Ev, hayatının anlamlı parçalarını oluşturan aitlik hissini yaşayabildiğin her şeydi. Sevdiğin insanların kalbiydi, en çok da kendi kalbindi. Ve kalbini ne kadar açıp, ne kadar çok varlığı sevebiliyorsan, şefkat duyabiliyorsan; işte o ev o kadar büyüyor, o kadar şenleniyordu. Bunun yerini ne bin odalı saraylar, ne altın kaplamalı odalar, ne şaşalı beton yığınları tutabilirdi.

Ve ne kadar da malımız olsa yiyebildiğimiz kadarı bizimken, gerisi yükten ibaret bir hikayeydi. Hatta bir süre sonra bizim eşyayı değil, eşyanın bizi kullandığı zavallı hallere düştük. Niceleri birkaç çaputa özgürlüğünü sattı. Ve ruhum bunları gördükçe bunaldı, sıkıldı: Ne tapusu ne de içindeki insanlar satılık olan evler aradı. Motosiklete kavuşunca ondan bu kadar sevindim. Artık benim de, beni hapsetmeyen mobil bir evim ve gidebildiğim kadar geniş bir bahçem vardı. İlk günden itibaren girdiğim her bir sokağa bir anı-bir duygu bıraktım. Şehirde bir odayı değil, yüzlerce sokağı, yolu ev edindim. Hesabı sorulmayan, tapusu aranmayan, ağırlığı olmayan bir şekilde, şehirde havasını soluduğum her bir sokağı ev edindim. Yetmedi, kasabaları ev edindim, yetmedi şehirler arasındaki o şeritleri dahi ev edindim. Böylelikle yollar benim evim oldu. Ve genişleyen bahçemde nice güzel insanlarla karşılaştım, kaynaştım.

O günden bu güne motoetkinlik işte bu evin kısmi hatıra defteri oldu Sitede -belki de haddim olmayarak- yazı yazmaya başladığım saatten itibaren yazacağım tüm yazılar sadece ama sadece 1 kişinin işine yarayacak olsa bile buna değeceğini düşünmüştüm. Nihayetinde ben de sadece 1 kişiydim. =) Tecrübeli olmadığımı biliyordum, bir iddiam da yoktu esasen. Ama samimiyete olan inancım vardı. O yüzden bugüne kadar ne yazdıysam sohbet ettiğimizi düşünüp yazdım; kendini bu konuda -o ya da şu sebepten- yalnız hisseden birileri varsa eğer, “zarar vermiyorsan kendin olmaktan korkma” diyebilmek, yanında durabilmek için yazdım. Tabuların, önyargıların çemberi daralsın diye yazdım. Ama en çok, daha motosiklet kullanmaya başlamadan bu camia beni öylesine kucakladı ki, onlara imrendim; ben de onlar gibi olsam, birilerini kucaklasam diye yazdım. İnsanlar nefretle -aşikaren ve utanılmadan- ayrıştırılmak, ötekileştirilmek istenirken, “biz hepimiz aynı evin sakiniyiz aslında, paylaşamayacak ne var” diyebilmek için yazdım.
Ve bugün, o 1 kişilerin çoğaldığını, kendi dillerinden duymak benim için tarifsiz bir duyguya ve mutluluğa dönüştü
Varlığıyla, arkadaşlığıyla, sıcaklığıyla, insanlığıyla, okumak için ayırdığı çok değerli zamanıyla destekleyen, yapıcı bir şekilde eleştiren, en heyecanlısı da hayatına motive adı altında girmeme izin veren herkese, tek tek, kalp dolusu teşekkür ederim.
Dilara
Dilara’nın diğer yazıları için Tıklayın!
En Yeni Motosiklet Modelleri İçin Tıklayın!
Dikkat: www.MotoEtkinlik.com adresinde yayınlanan yazınların telif hakları MotoEtkinlik.com’a aittir! Bu yazınların izinsiz ve kaynak: www.motoetkinlik.com şeklinde belirtilmeden kullanılması yasaktır!
Yarış Dünyasından Son Haberler için Tıklayın!